Önce içinde ‘hindi’ olan kısa bir anımı paylaşacağım:

Peru’yu çok severim, halkı bizim elli sene önceki misafirperver, cana yakın, hürmetkâr halimiz… And Dağlarının enerjisi de bana çok iyi geliyor, hiç olmadığım kadar mutlu hissediyorum kendimi orada. Son Peru seyahatimden dönüşte yerel havayollarından birisiyle aktarma için Brezilya, Sao Poulo’ya gelmiştim, Türk Hava Yolları’yla da Türkiye’ye devam edecektim. Brezilya’ya girişte gümrük memuruna beyan formumu uzattığımda önce ciddi yüz ifadesiyle şöyle bir inceledi sonra gülerek yan kabindeki diğer memura göstererek benim de duyacağım şekilde İngilizce, “Amerika hindisinden Avrupa hindisine gidiyor arkadaş,” deyince biraz afalladım… Türkiye’nin İngilizce ‘hindi’ demek olduğunu biliyordum ama memurun ne demek istediğini tam olarak kavrayamamıştım, bu yüzden tavrının samimiyet mi yoksa alay mı olduğu konusunda fikir yürütmem mümkün olmadı. Ters bir nazar, yandan bir bakış geçtim gittim mecburen…

Anım bu işte. Sonrasına bakalım,

Türkiye’ye dönünce kafama takılı kalmış olan Brezilyalı’nın bu cümlesinin ne anlama geldiğini öğrenmem çok kolay olmadı ama buldum, sonra da bu tesadüfe bende katıla katıla güldüm, Brezilyalı memur haklıydı hatta o zaman bu gerçeği biliyor olsaydım orada onlarla ben de güler eğlenirdim.

Kısım a): Efendim, konuyu biraz açacaksak eğer olay şundan ibaret; Türkiye’nin İngilizce adı olan Turkey kelimesinin aynı zamanda ‘hindi’ anlamına geldiğini bilmeyen yoktur.

Kısım b): Bununla beraber Güney Amerika’da benzer kadere sahip bir ülke daha olduğunu da bilen yoktur… Bu ülke Peru. Portekizce ‘hindi’ demek.

Evet, Türkiye İngilizce’de ‘hindi’, Peru ise Portekizce’de ‘hindi demek. Bunu öğrendik mi?

Şimdi gelelim iki ülkenin birden ‘hindi’ olma meselesine (Hindistan’ı da sayacak olursak 3)

Aslında hindinin menşei Hindistan ve Afrika ülkeleri… Osmanlı döneminde Türkiye’ye getirilen bu hayvanlara da bu yüzden ‘hindi kuşu’ denmiş. Akdeniz ticaretini elinde bulunduran o zamanın Levanten tüccarlar bu hindi kuşlarını İngiltere’ye Türkiye üzerinden taşıyınca, İngilizler’de bu yeni türe ‘Türk kuşu’ adı vermiş yani ‘Turkey bird’. Zamanla da bizimkiler ‘hindi kuşu’na kısaca hindi, İngilizler de ‘turkey bird’e  ‘turkey’ deyip geçmiş. Anlayacağınız, kuşa yeni bir ad aramaktansa geldiği ülkenin adını ver gitsin kafası, olay bu.

Bitmedi tabii, bu kuş yaman mı yaman, insanlar ad-mad yakıştıramıyorlar bir türlü ki bunun ispatı bu defa Peru ülkesinin hayvana ad olmasıyla bir kere daha tezahür edecek, okumaya devam edin…

Hindi denen bu gösterişli kümes hayvanı Portekiz’e ulaştığında, Portekizliler de bu hayvanın o günlerde yeni istila ettikleri Güney Amerika ülkesi Peru’dan geldiğini zannederek ‘peru’ adını vermişler. Oysa o tarihte Perulular henüz bu süslü ve atarlı kuşun varlığından bile haberdar değilmiş.

İşte böyle, siz istediğiniz kadar ‘kabaramazsın kel Fatma’ deyip durun, o üç ülkenin birden adını taşıyan bir yer varlığı. Şapkanızı elinize alıp karşısında eğilin şimdi…

giphy