Vietnam’ın dünyadaki en fantastik ülkelerden birisi olduğu konusunda akıllarda pek tereddüt yoktur zannederim, benim de çok görmek istediğim yerlerdendi. Sonra ne oldu, fikrim değişti mi? Başlangıç için şu kadarını söyleyeyim, Uluslararası Hanoi Noibai Havalimanına inerken ki düşüncelerimle yaklaşık bir hafta sonra Kamboçya’ya uçmak için aynı havalimanından ayrılırken ki düşüncelerimin terazisi dengede değildi.

Caobang_20180521_155925

 

Vietnam’da üç ayrı bölgede kaldık; Başkent Hanoi, Çin sınırındaki bir şehir olan CaoBang ve Vietnam’ın dünyaca ünlü sahil bölgesi Halong Bay’daki Cat Ba adası.

Hanoi ve Halong Bay’ı kısa geçeceğim, buralarla ilgili internette pek çok bilgi bulabilirsiniz fakat 8 saatlik bir otobüs yolculuğuyla ulaşabildiğimiz CaoBang şehri bu yazıda daha fazla yer alacak.

VİETNAM VİZESİ:

Önce Vietnam’a nasıl gidilir sorusundan başlayalım. Türk Hava Yolları’nın İstanbul’dan her gece uçuşu var. Dönüşümlü olarak güneydeki eski adı Saygon olan Ho Chi Minh’e uçup oradan Hanoi’ye devam ediyor yahut Hanoi’ye uçup Saygon’a devam ediyor. Dönüş de son şehirden İstanbul olacağı için ona göre hareket etmek gerekiyor. Biz Hanoi’ye gideceğimiz için direk uçuşun olduğu güne denk getirdik yoksa havada bir kaç daha fazla kalmak bu türlü 8-9 saatlik uçuşlarda işkence gibi geliyor. İlaveten belirteyim, Skyscanner gibi uçuş programları aracılığıyla Hanoi’ye THY’nin yarı fiyatına uçuş bulmak mümkün, özellikle Orta Asya ülkelerinin havayolu fiyatları çok uygun ama aktarmalar nedeniyle uçuş süresi uzadığı için biz tercih etmedik.

HNOİ20180518_110342

Vietnam vizeyi kapıda veriyor fakat içinde Türkiye’de olan bazı ülke vatandaşları için yorucu ek bir işlem gerekiyor; kapıda vize alabilmek için gitmeden evvel Vietnam’dan bir seyahat acentesi onayı almak şart ve Türkiye’de bu işi yapan aracılar var, internetten bulabilirsiniz. Onay mektubunun bedeli 100 Dolar. Vietnam’da pasaport kontrolünün girişinde bu onay mektubunu verip bir de ilaveten 25 Dolar daha ödeyip vizenizi alıyorsunuz. (2018 yılı itibariyle)

HANOİ20180518_180646

Havalimanı başkentin epey dışında olduğu için kente yaklaşırken gökdelen siluetleri modern bir kente geldiğimiz hissiyatı uyandırdı bende. Hanoi’ye girerken Kızıl Nehir üzerindeki bir köprüden geçmemiz,  nehrin romanlara ve filmlere konu olmuş hikâyesine ilaveten büyüklüğü ve üzerinde Vietnam’a has gemilerin yüzüyor olması ilk fantastik deneyimimiz ve olumlu puanımız… Bu kısım gerçekten bir film karesinden kopup gelmiş gibi, büyüleyici.

Hanoi20180522_084112

Sonra gökdelenlerin klasik Vietnam mahallerinin içinde dağınık vaziyette olduğunu anladım üstelik hepsinin işçiliği kötü. Yollar da öyle; bir bakımsızlık, bir pejmürdelik her yerde… Klasik Vietnam binaları dar ve uzun, önce bu dikkatimizi çekti, sonra öğrendik ki burada bina vergileri yapıların yola olan cephesiyle ölçüldüğü için parseller zamanında ince uzun oluşturulmuş. İncecik dört beş katlı apartmanların güzel göründüğünü söyleyemem, hatta yan yana bitişik yapılar gözü rahatsız eden bir karmaşa sergiliyor. İmar planlarıyla imar uygulamaları bir kentin, bir ülkenin makyajıdır. İktidarlar bu konuyu önemsemezse ortaya böyle ucubeler çıkıyor işte.

Hanoi20180519_141844

Hanoi’nin turistik kalbi Old Quarter denilen merkezdeki eski şehir. Otelimizi de buradan seçmiştik ki isabetli olmuş çünkü Hanoi’yi anlamanın en iyi yolu burada nefes almaktan geçiyor. Hoan Kiem Gölü’nün bir ucundan başlayıp Kızıl Nehir’e kadar uzanan bölge eski yapıların turistik dükkânlara, kafeteryalar ve eğlence yerlerine dönüştürülmesiyle oluşmuş gece-gündüz yaşayan şaşaalı bir yer. Upuzun caddeler boyu kurulan gece pazarları da işin bonusu. Tabelasında ‘Made in Vietnam’ yazan dükkânlarda Adidas’dan, North Face’e kadar bir sürü ünlü markanın ürünlerini görmek mümkün. Tişörtler, şortlar bizim paramızla 10-15 Tl olunca tereddüt ettik haliyle. Kimi bunların sahte olduğunu iddia etti kimiyse orijinalleri zaten Vietnam’da üretildiği için fabrikalardan çalınan, kaçırılan ürünler olduğunu… İlk bakışta dahi kalite belli olunca sahte olduğu konusunda ikna olmadık ki Türkiye’ye döndükten sonra bile ürünlerin ne kadar güzel olduğu konusunda epey övgü aldık. Yalnız uyarmam  gereken bir konu var, aşırma hadisesi gerçekleşirken etiketler ayrı yerden, ürünler ayrı yerden alındığı ve etiketleme işi dışarıda yapıldığı için medium etiketi vurulmuş bir ürün large çıkabiliyor. Otele gidip denedikten sonra fark ettik bunu ve geri dönüp değiştirdik. İki iş olmasın diye alışverişi deneyerek yapmak lazım.

hanoi_pazar-1

Old Quarter’in içindeki Dong Xuan Market’de atlanmayacak yerlerden. Kapalı alandaki bu kocaman pazarda Vietnam’a has bütün yiyecek, içecek ve hediyelik şeker-tatlı ürünlerini bulabilirsiniz. Vietanam’ın egzotik meyveli şekerleri çok güzel, ayrıca kurutulmuş bizdeki adı trabzon hurması olan meyve paketleri de pekâlâ güzel hediyelik olabilir. Ha bir de Hanoi’nin yağmuruna dikkat… Birden başlıyor, yarım saat sürüyor sonra geçiyor. Her yerde satılan ince yağmurlukları yanınızdan eksik etmeyin.

Hanoi_çarşı-1

Son olarak, Hanoi’yi düşündüğüm kadar fantastik bulmadım. Adı Vietnam’la bütünleşmiş Kızıl Nehir Hanoi’ye hiç bir biçimde dahil edilmemiş. Çok saçma ama Hanoi sanki nehirden kaçmış, nehrin kenarına eski mahallelerden bariyerler örmüş ve nehre ulaşmak için o mahallelerin labirent gibi sokaklarından geçmek gerekiyor. Geçince ne oluyor? Hiç bir şey, ne bir liman, ne lokanta ne de basit kafeteryalar, hiç bir şey yok, üzerinde transit geçen yük gemileri olmasa ölü bir nehir. Anlamadım, hiç anlayamayacağım.

Hanoi_20180520_084450

CAO BANG İLİ VE BAN GİOC ŞELALESİ

Seyahat programı yaptığımız günlerde yol arkadaşım Murat bir resim gösterdi; bir şelale, Vietnam’daymış… Adı sanı yok, bilgi yok, kuru bir resim fakat kayıtsız kalınacak gibi de değil. Neyse ki artık hayatımızda Google dede var ve insanın kendi hayal gücünde yarattığı bir dünyadan olmamak kaydıyla sorduğun her sorunun yanıtını alabiliyor. Haliyle şelalenin yerini tespit ettik; kuzeyde Çin sınırında yer alan Cao Bang adındaki bir şehre 100 km mesafede… Vietnam’ın seyahat rotalarında adı geçmeyen bir yer, interneti araştırdım bölgeyle ilgili tek bir Türkçe haber bulamadım. Murat’la biz severiz ilkleri, yeni keşifleri… Vietnam seyahatimize hemen Cao Bang’ı ekledik iki gecemizi burada geçirmek için şehrin az sayıdaki otellerinden birisini Booking’den seçip aldık. Fakat şöyle bir sorun var, Hanoi’ye üç yüz küsur kilometre mesafedeki, üstelik otoyolun dahi olmadığı dağlık bölgedeki bu şehirde havalimanı yok. Tren de yok, tek seçenek otobüs yolculuğu… Bir taraftan fena fikir değil, Vietnam coğrafyasını bu kadar yakından ve sindirerek görebileceğimiz bu imkân bizim için bir nevi armağan olabilir. Bu amaç doğrultusunda yaptığımız internet araştırmasında gündüz yolculuğu yapabileceğimiz otobüsler olduğunu görünce pek sevindik.

Caobang_20180520_160228

Söz ettiğim kısım evveli, şimdi Hanoi’den Cao Bang’a gidişimiz, kalışımız ve dönüşümüz… Hepsi ilginç ve sıra dışı şartlarda cereyan etti, pek çok ilk yaşadık.

Hanoi’ye indiğimiz gün kaldığımız otelin sevimli resepsiyon görevlileri Ha ve Nha’dan Cao Bang’a nasıl gidebileceğimizi sorduk, bir-iki telefon görüşmesi yaptılar ve turizm acentelerinden yer ayarladılar fakat bu yolculuklar gece… İşimize gelmedi, gündüz yolculuğu için otogara gitmemiz gerekiyormuş ve otobüsler çok lüks sayılmazmış. Biz lükse gelmedik, Vietnam doğasına ve halkına zuhur etmeye geldik. Murat’la atladık bir taksiye, Honoi’nin merkeze uzak ama etrafı gökdelenlerle dolu (zannederim yeni gelişen bir bölge) My Dinh Bus Station’a geldik. Otobüs terminali bizdeki kasaba terminallerinden hallice bile değil, daha kötü, otobüsler de öyle fakat bu önemseyeceğimiz bir konu değil. Bir gün sonrası için bile  bilet vermiyorlarmış sadece kalkıştan önce gelip bileti alıp otobüse binip gidiliyormuş, dolmuş misali… Biz de en azında hangi saatlerde otobüs olduğunu öğrenmiş olduk böylece. Sabahtan öğlene kadar her saat başı sefer var ve yolculuk 8 saat sürüyor.

Ertesi gün Vietnam halkıyla dolu otobüse bindiğimizde muavin bize torpil geçti, aracın yarısından sonra koltuklar loca gibi yarım metre daha yükselerek devam ediyor, locanın ön sırasındaki koltuklardan birimizi sağ pencere kenarına diğerimizi sol pencere kenarına oturttu ve yanımızdaki boş koltuklara kimseyi almadı. Öyle olunca önümüzdeki koltuk aşağıda kaldığı için ön görüş açımız genişlemiş oldu. Otobüsteki tek turist olan bizlere gösterilen ihtimamın hoşumuza gittiğini söylemeliyim. Konforsuz bir otobüsle yapılabilecek en konforlu yolculuğu yapmış olduk böylece.

wwwww

Hanoi’den sonra bir kaç saat süren düz ve heyecansız bir coğrafya yerini dağlara tepeler bıraktığında resimlerde filmlerde gördüğümüz ejderha tepeleri de sağda solda belirmeye başladı. Bulutlara doğru fırlamış sipsivri, yemyeşil dağlar gerçekten büyüleyici. Yol tek şeritli bir asfalt olmasına rağmen düzgün ve bakımlı. Geçtiğimiz kasabalar ve köylerin beklediğimiz gibi etnik olmaması biraz hayal kırıklığına uğrattı bizi. Biz Türkler de olduğu gibi onlarda da apartman dikme sevdası almış başını gitmiş, kırsal kesimlere has özgünlük silinmiş, yerel özellikler bir bir kaybolmuş. Modernleşme dediğimiz kavramın bir sınırı bir ayarı olmalı ama maalesef vücuda yayılan habis ur gibi o da ülkeleri silip süpürüyor.

Cao Bang iki nehrin arasında yeşil ve beklediğimizden daha modern bir şehir. Elbette yol boyu köyleri kasabaları gördükten sonra şaşırtıcı olmadı bizim için. Çok büyük değil; ikindi saatlerinde geldiğimiz şehri akşama kadar keşfedip bitirdik bile.  Otelimiz nehre bakıyor, standartların altında bir otel ama 7-8 katlı bir bina olduğu ve biz de üst katlarda kaldığımız için manzaramız çok güzel, Cao Bang’ın büyük bir bölümünü görebiliyoruz.

Caobang_20180520_173430

Cao Bang’ın en çok ilgimizi çeken kısmı merkezdeki Pazar yeri oldu. Canımızı sıkan da… Çünkü pazarda tel kafeslerin içinde tavuk, ördek, kurbağa ile birlikte köpek de satılıyor. Seçiyorsun ve istersen hemen oracıkta kesip sana etini teslim ediyorlar. Pazar açık ve kapalı alanlara yayılmış halde epey büyük… Et reyonlarında ördek ve tavuk dışında köpek etleri ve derisi yüzülmüş yılanlar dikkat çekiyor.  Ben et yemeyen ve kokusuna dahi dayanamayan birisi olarak süratle orayı terk edip sebze ve meyvelerle dolu bölüme geçtim ama Murat resim video çekmeye devam etti.

Pazar yerinin çıkışında kafeslerde canlı köpek satan bir kadınla çocuk görünce düşünmeden edemedim. Bizim kanımızı donduran bu manzara o küçücük çocuk için o kadar normal ki, bütün masumiyetiyle hayatın böyle olduğunu zannediyor. Biz de öyle değil miydik! Çocukluğumuzdan itibaren ne gördüysek onun geçerli olduğunu zannederek…

CaoBang-pazar

En büyük sıkıntıyı akşam yemeğinde yaşadık. Şehirde çok fazla lokanta yok, olanlar da kötü görünüyor. Sora sora bir tane lük s lokanta olduğunu öğrendik onu da tarifle zor bulduk çünkü bir binanın ikinci katında, dolaşırken görülüp girilecek bir yer değil. Nehir manzaralı gerçekten lüks, keyifle masalardan birisine oturduk menü geldi. İlk sersemliği atlatınca garson kıza İngilizce menü istediğimizi söyledik ama karşımızdaki bunu dahi anlamayacak kadar sıfır İngilizce birisi… Vietnam’ın kuzeyinde Çin sınırına yakın bir yerde olduğumuz gerçeği aklımızda ve şaşıracak durumda değiliz . Bir müddet menü bize baktı biz menüye… Sonra Murat’a, “yan masalarda ne yendiğine çaktırmadan göz atalım ona göre sipariş veririz,” dedim. Murat bakındı, “Ördek ayakları, köpek etleri, yılan şişler seçebildiklerim, seçemediklerim de aynı hayvanların bilmediğimiz organları olabilir,” diyerek bir Vietnamlı yemek gurmesi edasıyla hükmünü verdi. Namaz için camiye girecekken yanlışlıkla kiliseye girmiş iki muhafazakârın şaşkınlığı bizimki!  Acıkmışız, paramız var, perhizimiz yok, velhasıl karın doyurmak için bütün şartlar pozitif fakat yiyecek yemek bulamamak bir nevi işkence. Uzatmayayım, diğer masalarda kuşkonmaz ve pirinç haşlaması görüp, “bunlarla idare edelim,” diyen Murat, kıza gidip gösteren o ikisinden istediğimizi anlatmaya çalışan da ben oldum.

vwvwvw

Daha büyük sıkıntıyı kahvaltıda yaşayacağımızı bilmiyorduk tabi… Ertesi sabah evvela otelin kahvaltısı olmadığını öğrendik sonra ana caddeyi arşınladık ama kahvaltı yapabileceğimiz bir yer bulamadık. Sadece bir pastane gördük, son çare onu yedeğe alıp şehrin yıldızlı en lüks oteline doğru yürüdük. Resepsiyondaki İngilizce bilen görevliye meramımızı anlattık. Otelde kahvaltı olmadığını söyledi o da… 4 yıldızlı otel ve kahvaltı olmaması! Lobinin ışıltılı duvarlarına, kadife koltuklarına, kristal avizelerine bakıp şaşkınlığımızı atlatma süresi geçirdikten sonra Vietnamlıların kahvaltı yapmadığına dair kabataslak bir fikir oluştu, ardından neden, niçin diye sormadan yedekte tuttuğumuz pastaneye doğru yol aldık. Orada da bizim simitlerimize, böreklerimize ve keklerimize ağıtlar yaka yaka garip bir kaç çeşit poğaça türlerinden seçip içecek olarak da kahveye mecbur kalıp (Çay bilmemeleri de garip, hemen üst komşuları Çin ülkesi çayıyla ünlü hâlbuki)  kahvaltı sorunumuzu çözdük. Belirteyim ben o poğaçamsı tatlı-tuzlu karışımı ürünleri yiyemedim, damak tadıma uymadı. Murat bu konularda biraz vurdumduymaz, pek umurunda olmuyor, yedi poğaçaları. Kamboçya ve Tayland’da böcek yemişliği vardır keza…

Caobang_20180521_171226

Murat’ın mükellef kahvaltısının ardından Ban Giog Şelalesi için taksi arama faslı başladı. Sabah 11 gibi Cao Bang’dan çıkacağız, akşam 5’de geri dönmek için ayrılacağız diye program yaptık ona göre fiyat alacağız taksicilerden. Şelale 90 km. mesafede ve 2 saatlik yol, toplam 4 saat yolculuk yapacağız. Fiyatlar konusunda fikrimiz yok ama iki yüz dolara kadar vermeyi kafaya koyduk. İlk sorduğumuz taksi 90 Dolar isteyince epey şaşırdık. Bana kalsa hemen verelim kafasındayım Murat bir başkasına soralım dedi. Tereddüde düştüğümüzü gören taksici bir anda 70 Dolar’a inince daha da şaşırdık. Sonunda 45 Dolar’a anlaştık.

Tek şeritli asfalt yol, yemyeşil ejderha tepeleri, etnik özelliği bozulmamış köyler; şahane bir yolculuk oldu bizim için. Sürekli resim çektik.

Caobang_20180521_140431

Ban Gioc Şelalaerine gelmeden bir kaç kilometre önce Vietnam’ın en büyük mağaralarından birisi yer alıyormuş, bunu öğrenmemiz bu seyahatin bonusu oldu tabii ki,  ana yoldan bir kaç yüz metre içerideki Nguom Nagao mağarasına uğradık. Mağara konusundaki bütün bilgim izlediğim belgeseller ve yaşadığım Alanya’daki Damlataş ve Dim mağaralarından ibaret fakat içeriye adım attığımızdan itibaren muazzam bir yeraltı dünyasıyla karşılaştığımı anladım. Sarkıtlar, dikitler bir mağaranın olmazsa olmazları fakat buradakiler gerçekten görkemli, ayrıca küçük göller ve akarsular dikkat çekiyor, dehlizlerden eğilerek farklı gözlere geçilebiliyor. Nguam Nagao Mağarası’nın sadece bir bölümü aydınlatılmış ve ziyaretçilere açılmış ki bu bile çok büyük bir alan, sonrası karanlık ve girişin yasak olduğunu belirten tabelalar var, insan devamında neler olduğunu merak ediyor tabii.

Caobang_mağara1-1

Mağara girişinde küçük bir hediyelik eşya satan çarşı oluşturulmuş ama etrafta çok turist yok keza bölge henüz yabancı turistler tarafından keşfedilmemiş. Kestane satan kadınlardan Vietnam’a özgü küçücük, neredeyse iri bir fındık kadar olan kestane kebaplardan aldık ama nerde bizim kestanelerimiz demeden edemedik.

Caobang_20180521_143841

Egzotik ve fantastik mağara maceramızın ardından bir kaç dakika sonra şelaledeydik. Park yeri yamaçta, şelale kuşbakışı görünüyor. Bizi heyecanlandıran, şelalenin bulunduğu nehrin öbür tarafı Çin olması… Olduğumuz yerden manzara açısı geniş olduğundan uzun uzun Çin coğrafyasını seyrettikten sonra şelaleye doğru yürüdük. Bölge henüz turistler tarafından keşfedilmemiş, bizim gibi bir kaç yabancı var, onlar da genç zaten, maceracılar belli, soyunmuşlar şelalelerin altına atmışlar kendilerini. Üç beş de Vietnamlı yerli turist görünüyor. Şelale muhteşem, ortam sakin tam kafa dinlenecek yer.

Caobang_20180521_150708

Kötü bir market ile berbat bir tuvaletin yanında küçük bir hediyelik eşya çarşısı oluşturulmuş ama çok pahalı olduğu için alışveriş yapmadık. Mağarada olduğu gibi burada da kestane satan kadınlar gördük ne var ki daha evvelki İspanya ve Nepal kestanelerinden sonra Vietnam’ınkini de tadınca kestane Türkiye’den başka yerde yenmez fikri çakıldı aklımıza.

Caobang_20180521_144829

Ban Gioc Şelalesi doyulmayacak kadar güzel. O kadar yol teptik ama değdi. Karşı kıyıdaki Çin’de şelale ziyaretçileri için rekreasyon alanları oluşturulmuş, modern kafeteryalar ve turistik tesisler göze çarpıyor. Bizim olduğumuz yer daha pejmürde, Çin’in farkı fark ediliyor anlayacağınız.

Nehirde gezinti tekneleri var ama biz tercih etmedik, daha fazla ne görebiliriz ki, belki Çin kafeteryalarında oturanları biraz daha yakından görmüş olurduk hepsi bu.

Caobang_20180521_145419

Cao Bang’a geri döndüğümüzde akşam saatleriydi ve o gece otobüsle Hanoi’ye gideceğiz. Hayatımızın en değişik otobüs yolculuğunu yapacağımızdan henüz haberdar değiliz. Otogara geldiğimizde üzerinde ‘free wi-fi’ yazan otobüsler dikkatimizi çekince sorduk nedir, gerçek mi diye… Öyle ya iki gün önce Hanoi’den Cao Bang’a seyahat ettiğimiz otobüsün konforu malum… Diğerlerine göre biraz pahalıymış ama gerçekmiş. Aslında Türkiye’de de var mı bilmiyorum çünkü otobüs yolculuklarımız çeyrek yüzyıla yakın geçmişte kaldı uçak yolculukları yaygınlaştığından beri otobüsler ne türlü evrimler geçirdi bilmiyoruz. Asıl şoku otobüsün içine adım atar atmaz yaşadık. Koltuk yok. Ne var? Pencere kenarlarında ve ortada ikişer katlı ranzalar… Evet yataklı bir otobüs bu ve Türkiye’de böylesinin olmadığından eminim.

otobus

Muhteşem bir deneyim; internetli ve yataklı bir gece yolculuğu… Yalnız vinleks kaplama ince yataklar ve battaniyenin hijyenik olmadığı konusunda çok düşünmeye gerek yok. El çantamdaki ince montumu başımın altına sererek bir nebze içimi rahatlatsam da siz siz olun çok zayıf bir ihtimal de olsa Vietnam’da yataklı bir otobüste seyahat edecekseniz yanınıza çarşaf alın. Bu uyarıdan sonra Vietnam’daki üçüncü destinasyonumuz CatBa adasını anlatmaya geçeyim.

Catba_20180522_105229

CAT BA ADASI…

Halong Bay Vietnam’ın dünyaca ünlü turistik bölgesi… Okyanusun içinden çıkan sivri tepeleri, kumsalları ve adalarıyla ünlü büyük bir körfez… Başkent Hanoi’den 2 saatten fazla süren bir otobüs yolculuğuyla ulaştık. Belirteyim, bu otobüsü Hanoi’de kaldığımız otelin resepsiyonundaki gençler ayarladı, önceden planlamaya gerek yok yani. Yol otoban olduğu için sorunsuz ve konforlu bir yolculuk oldu.

Halong Bay turistik bölgenin merkez şehri ve sahilde yer alıyor. Biz körfezin en büyüğü ve zannediyorum üzerinde yerleşim olan tek adası Cat Ba’yı tercih edip oteli oradan ayarlamıştık. Feribotlarla geçiliyor adaya, kahverengi bir milin her yeri kapladığı suyun da en az mil kadar kahverengi olduğu garip bir coğrafya… Zannediyorum okyanustaki gel-gitlerle ilgili bir durum. Görüntü güzel/çirkin kavramlarıyla açıklanamayacak kadar ‘değişik’ hatta fantastik de denebilir. Feribottan sonra, ada ve kötü bir yol… Cat Ba Vietnam’ın en ünlü turistik adası ve böyle bir yol Türkiye’de artık köylerde dahi yok! Koylar, tepeler, ufuktaki adalar muhteşem görüntüler sunsa da yarı stablize yarı asfalt, gedikli, tümsekli bir yol şaşkınlığa uğratmaktan öte sebepleri sorgulattı ama mantıklı bir sonuca ulaşamadım.

Catba_20180523_082137

Ada üzerindeki yolculuğumuz on beş-yirmi dk. sürdü sonra yerleşim merkezi… Cat Ba beklediğimden daha modern, üstelik turistik bir şehrin bütün resimlerini sunuyor. Modern yapılar, oteller, kafeteryalar ve muhteşem bir koy… O yol neydi ki demekten kendimi alamadım o ayrı.

Bodrum’da, Marmaris’de yahut Alanya’da ne yaparsanız Cat Ba’ da öyle. Deniz, güneş, eğlence, turistler ve turistik dükkânlar… Epey de sıcak.

Catba_20180522_143104

Geldiğimizin ertesi günü tekne turuna çıktık ki Vietnam’la ilgili en unutulmaz anımız bu oldu işte. Fantastik bir filmin içinde olduğunuzu hissettirecek ne varsa bu turda… Halong Bay Körfezi’nin muhteşem, görkemli hatta inanılmaz coğrafyası içindeki deniz yolculuğunda Maymun Adası adındaki popüler bir adada bir kaç saat mola verildi. Adayla ilgili şunu söyleyebilirim; beyaz kumlu sahilinde denize girebilir, yahut adanın tepesine maymun gibi tırmanabilirsiniz. Tırmanmak gerçekten zor ve meşakkatli, biz denedik, yorulduk perişan olduk ama ödülümüzde bütün körfezi yükseklerden seyretmemiz oldu.

Catba_20180522_152513

Sonuç itibariyle CatBa adası gerçekten güzel, Vietnam seyahatinde mutlaka görülmesi gereken yerlerden birisi olarak listenize alın derim.

Caobang_20180521_153027

KISACA VİETNAM

*Bölgedeki diğer ülkelerin aksine Latin alfabesinin farklı bir versiyonunu kullanmalarını ilginç buldum. Galiba yüzyılın başında bir süre Fransız hâkimiyeti altında kalmalarının sonucu. Üstelik bu vesileyle Uzak Doğu’da peynir, yoğurt gibi süt ürünleri kullanan tek ülke burası olmuş.

*Honoi sıcak ama aşırı değil, sık yağan yağmur nedeniyle saatler içinde sıcaklık üç beş derece değişebiliyor. Cao Bang ise hakiki yayla havası, üşütmeyen, terletmeyen ideal ısıda. Halong Bay çok sıcak, bizim Antalya gibi. Tabii bu değerler Mayıs-Haziran için fakat tropikal iklimde olduğundan yıl boyu fazla değişmiyor sadece yağış miktarı azalıp çoğalabiliyor. Bizim gittiğimiz ay Muson Yağmuru zamanıydı. Şubat-Mayıs arası yağışın en az olduğu dönem, seyahat için bu aylar tavsiye ediliyor.

*Hanoi eski bir kent olmasına rağmen sosyal yapıdan etnik unsurlar tamamen yok edilmiş. Halk Batı kültürüne yatkın ve o şekilde yaşamaya çalışıyor. Ülkede hâlâ köpek ve yılan eti yeniyor olmasına rağmen merkezi yerlerden kaldırılmış ve ilgilileri için kuytularda bir kaç lokantada bulunabiliyor. Bu özelliğini biraz Türkiye’ye benzettim, hani bizde de Batılılar gibi yaşamayı seven, öz kültürünü yok sayan epey geniş kitleler var ya, Vietnam’da öyle. Gereksiz bir öykünme, elbette çağla beraber modernleşilecek ama bir yandan da öz kültürün korunduğu alanlar oluşturmak gerekmez mi?

*Vietnam’da da Latin Amerika’da olduğu gibi furya haline gelmese de Türk dizileri izleniyor.

*Vietnam alt yapı olarak Türkiye’nin 90’lı yılları gibi… Kavşaklarda alt-üst geçitler yapılmaya başlanmış, otoyollar henüz çok yaygın değil, trafik keşmekeş ve insanlar motora biniyor. Caddelerden karınca sürüsü gibi motor akması ilginç bir görüntü…

*Çin’e, Tayland’a, Kamboçya’ya ve Bangladeş’e seyahat etmiş birisi olarak söyleyebilirim ki, yemek konusunda en az tereddüt yaşayacağınız yer Vietnam (İç kısımlar hariç-Hanoi ve Halong Bay dikkate alınarak…) Saydığım ülkelerin havasına ve yemeklerine sinmiş alışık olmadığımız ağır baharat kokusu burada yok.

*Vietnamlılar güler yüzlü ve samimi insanlar, kolay diyalog kuruluyor.

*Vietnam ucuz bir ülke. Kendi paraları olan Vietnam Dong’u yanında Dolar da kullanılabiliyor. 1Dolar 23200 Dong… Yıllar sonra elimizden bol sıfırlı paralar geçmiş oldu, nostalji yaptık, yakında onlar da Donglarından sıfır atarlar mı   bakalım!