Hem mühendis hem de yazar olmanın avantajları var; edebiyata matematiksel bakma esnekliği kazandırıyor.
Bu pencereden bakınca aslında klasik olabilecek pek çok melodinin nasıl sözlere kurban gittiğini yahut tam tersi kötü bir bestenin sözlerle nasıl devleştiğini görebiliyorsun. Elbette söz ve beste kadar yorum da önemlidir fakat sanatçı faktörü, bu yazının konusu değil.
Serdar Ortaç şarkılarıyla konuya girmek, ne demek istediğimi anlatmak açısından bir alt başlık vazifesi görebilir. Ortaç şarkılarının enerjik altyapısı, çoğu zaman sözlerin ne demek istediğini anlaşılamamasının doğurduğu handikabı keser ve söz önemli olmaktan çıkarak bir anlık coşku havası verir. Siz klasik olmuş bir Serdar Ortaç şarkısı biliyor musunuz? Hatta herhangi bir yerde, herhangi bir anda radyoda duyduğunuz herhangi bir şarkısının adını dahi hatırlayamazsınız çoğu zaman. Bir adım daha öteye gidelim, en sıkı Ortaç hayranları dahi hangi şarkısının hangi albümünde olduğunu karıştıracak kadar böyledir bu durum… Örnek mi, buyurun: En bilinen şarkısı ‘Dansöz’, o da akılda yer eden ‘binlerce dansöz var’ nakaratından dolayı.
‘İtiraf ediyorum sana itiraf. Başladı yaralı aşklara tadilat. Masumum, dışarıdan daha masumum. Maalesef, bunun için sana mecburum.’ diye başlar bu şarkı… ‘Affet diyen kim? Ez geç diyen kim? Aşktan çeken kim? Benim kadar...’ diye de devam eder. Ne anladınız? Ya anlam bütünlüğü? Ölene kadar aşık olamazsın. Birisi çıkar onu anlayamazsın. Sen o tür oyunlara katlanamazsın. Senin bir kalbin var… Bu da nakaratın bir bölümü… Başlangıç, orta ve nakarat, hepsi ayrı ayrı şarkılardan alınmış sözler gibi, ne birbirini tamamlıyor, ne de derdini anlatabiliyor. Duygu da yok bu yüzden.
Bir de ‘Düşman’ adındaki şarkısına bakalım. “Puslu günlerde, geçtin aklımdan. Sanki yalvardım, sen gel demiştin ardımdan” Ne güzel başladı, hüzün, özlem ve bir hayalkırıklığı… İki kişi arasında neler olmuş da hayalkırıklığı doğmuş bakalım, nakaratta anlayacağız her halde? Ve nakarat, “Dur yalvarıyorsun, Çıldırıyorsun, Anlamıyorsun, Bitecek bir gün diye gelme, Gitme, görme, sevme hiç
Düşme, Benim düştüğüm gibi bu aşka. Pişman oldum, düşman oldum, Seni sevdiğime, senin olduğuma bu gece… Hayda! Nasihat beklemiyorduk ki, isyan da beklemiyorduk, puslu günlerde ona hüzün verenin devamını bekliyorduk. Böyle bakınca sanki iki ayrı şarkıdan iki bölüm gibi… Bir fikir yürüteceksem eğer, tamamen notalara uysun diye türetilmiş cümleler, bütünlük yok, duygu eksik kalıyor bu yüzden. Duygunun geçmediği hiçbir eser kalıcı olamaz.
Serdar Ortaç şarkılarından böyle onlarcasını bulabilirim ama konuyu daha açmak gerekiyor, başka örneklerle…
İşin aslı bu yazıyı kaleme alma fikri Ümit Besen’in, bir Mirkelam eseri olan ‘HATIRALAR’ adlı pop müzik bestesini yeniden söylemesiyle doğdu. Bu şarkının nakaratı şöyle; Gittin şimdi sen, Yoksun yanımda, Bir şey istemem, Neye yarar hatıralar… Aktardığı duygu etkileyici, hüzün veriyor. İlk dörtlüğü de şöyle; Geçip giden zamanları, Bir yerlerde bulsam, Sonra üzülsem, Üzüldüğüme üzülsem, Gözyaşıma dalıp dalıp, Seni hatırlarım… ‘Sonra üzülsem, üzüldüğüme üzülsem,’ nasıl kulak tırmalıyor… Gidenin arkasından yas tutuyor ama gidene değil kendi üzüntüsüne üzülüyor ve şarkının sözsel sihri bir anda bitiveriyor. Üstelik bir taraftan da sırf kafiye olsun diye bu iki cümlenin peş peşe getirilişi işi ucuzlatıveriyor bir anda. Güzelim şarkı iki söze kurban olup gidiyor böyle işte…
Şimdi de Sıla’nın son hiti ‘Afitap’ var sırada… Bir Balkan şarkısının Türkçe cover’ı. Nakarat muhteşem, sözler ve müzik uyum içinde ve kulak kabartan herkesin kıpırdanmaya başlayacağı garanti… Peki, nakarat dışındaki üç dörtlük ne öyle? Sözler müzikle uyumsuz; bir zorlama, bir ittirme, bir yorgun çığlığı ki sormayın. Enerji öyle düşük ki, bu düşüklük sözlerin kötülüğüyle alakalı değil, müziğe oturmamasıyla alakalı. Orijinalini de dinledim, tamamı şıkır şıkır gidiyor, Sıla’nınki gibi nakarat haricindeki kısımlarda kağnı arabasına dönmüyor. Bir şarkı sözlere nasıl kurban edilir için en iyi örneklerden birisi Afitap…
Afitap için yazdığım bu paragrafın bütünü Ziynet Sali’nin ‘Mevsimsizim’ isimli şarkısı için de geçerli. Nakarat olabildiğince dinamik ve cazibeliyken, giriş dörtlüğündeki sözlerin ağdalı olması ve temponun tamamen düşmesiyle şarkıyı peşinen tahtından edip gitmiş maalesef.
Oysa hem ‘Afitap’ hem de ‘Mevsimsizim’ bu yılın hitleri olmaya çok fazla uygundu ama olmadı.
Bu konuyla ilgili olarak ilgi alanımda olan bir diğer sanatçı da Doğuş… Aslında bestelerindeki dinamizm yahut romantizm çok dinleyiciyi etkileyecek kapasitede olmasına rağmen sözlere önem vermemesi, basit kalıplar kullanması da bu sanatçının en büyük handikabı olarak ortaya çıkıyor.
Elbette geçmişte basit sözlerle büyük şarkılar ortaya çıkmadı değil. Mesela Erkin Koray’da şarkı sözü konusunda sınıfta kalanlardandır… Bununla beraber sözlerin vasatlığı müzikle olan inanılmaz uyumuyla bertaraf edilmiş ve elektro gitar-tempo-beste uyumu asla dinamikliğinden taviz vermemiştir. Muhtemelen Erkin Koray’ı ‘baba’ yapan da bu istikrarlı müziğidir.
Geçenlerde yeni bir şarkı dinledim, ‘Şeyla Halis-Pazartesi Sendromu’ Müzik duyulduğu anda kulak kabartmamak imkânsız, öyle özgün, öyle hareketli, sanatçının sesi de öyle… Gel gör ki iş nakarata geldiği anda bütün sihir bitiveriyor. ‘Pazartesi sendromu, geldi yine sendromum…’ nakarat bu işte. Muhtemelen akıllarda kalan kolay bir nakarat olsun diye düşünülmüş fakat çocukları bile ikna etmekten uzak, rahatsız edici, basit, özensiz, müziğe uysun diye öylesine yazılıvermiş havasında… Başlangıçtaki ilgi yerini çabucak can sıkıntısına bırakıyor ve bu eser de unutulacaklar listesine itilip gidiyor…
Peki Türk Pop Müzik tarihinde iyi sözler vermiş olanlar kimdi? Açık ara iki isim herkesin hem fikir olacağı Çiğdem Talu ve Aysel Gürel’dir. İkisi de en iyi şarkı sözü yazarı olarak tarihe geçmiştir zaten. Yazın Google’a aratın, rastgele bulacağınız şarkı sözlerindeki kaliteyi görün… Sezen Aksu, Deniz Seki’de dikkat çekici şarkı sözlerine imza atmışlardır unutmayalım. Hatta başlarda eleştirdiğimiz Sıla’nın dahi ilk albümünde müzikle uyumlu sağlam şarkı sözleri varken sonradan neden bu işi gevşettiği de ayrı bir soru olabilir; örneğin, ‘Vur kadehi Ustam’, ‘Gol’, ‘Alain Delon’ vs…
Son günlerde dikkatimi çeken bazı eserleri de kaleme almazsam haksızlık olur. Zakkum-Ustura: ‘Bir keskin ustura, senden bana kalan, sarılıp uyuyorum, acıyı umursamadan, bir keskin ustura, bizden geriye kalan, yeni yaralar açan, bir önceki kapanmadan…’ Böyle muhteşem sözler böyle bir söz-müzik uyumu, on üzerinden on numara. Bugün patlamasın varsın 10 sene, 20 sene sonra da bu şarkı hâlâ söyleniyor olacak, yazın bir kenara.
Emre Aydın’ı atlamak olmaz. Her şarkısı muhteşem sözleri ve muhteşem söz-müzik uyumuyla Türkiye’nin mizik dünyasındaki yüz akıdır. Daha çok genç bir müzisyen, kesinlikle Türk müzik tarihine adını en üstten yazdıracaktır. Ses Ver adlı şarkısının sözlerini fikir versin diye buraya alıyorum: ‘Çocuklar toplanıp gittiler içimden, Dünle unutmak arasındayım şimdi, Sen yoksun inan bir tek sen lazımken, Bir ses ver yapma burda bırakma bizi, ses ver.’
Elbette saydıklarımın dışında daha pek çok iyi eser veren müzisyenler var, örneğin Yalın gibi, Can Bonomo gibi… Hepsini buraya almak zor ben sadece en uçtaki örnekleri seçmeye çalıştım.
İlerleyen yıllarda efsane olacağını düşündüğüm bir isim olan Ogün Sanlısoy’u da takibe almanı tavsiye ederim.
BeğenBeğen
🙂 sen öyle diyorsan ilgilenilecek demektir
BeğenBeğen