Lake-Titicaca-10521Peru’da Puno adlı bir kent var, Titicaca Gölü kıyısında… Gölün içinde de sazlık adalarda, saz evlerde yaşayan yerliler… Devlet teşvik veriyor, sakın geleneklerinizi bozmayın, içinize modern hayatı sokmayın diye. Yılda milyonlarca turist gidiyor görmek için, üstelik en pahalı turlar bunlar…

Çin, Pekin’de seyyar yiyeceklerin satıldığı upuzun bir cadde var. Yerel kıyafetli satıcılar tezgahlarının başında masalsı bir görüntü sunuyor. Burada her türlü ayaküstü yenecek yiyeceklerden bulmak mümkün. Bir bölümünde ise yılan-akrep-kurt-bokböceği türünden envai çeşit haşere şiş kebap yapılmış alıcı bekliyor. Gerçekte kent hayatına alışmış Çinliler artık bunları pek yemez olmuş fakat Çin Hükümeti bu geleneksel ürünleri satanlara teşvik veriyor ve maddi olarak destekliyor. Çünkü Pekin’e gelen turistler için fantastik bir cazibe noktası burası.

china-fastfood-10Çin demişken, Çin Seddi’ni atlamayalım. Aslında 21.000 km. uzunluktan bahsediliyor fakat tamamı harabe, surların sadece küçücük bir bölümü bir kaç parça halinde restore edilerek ziyarete açılmış. Günde yaklaşık 10.000 (resmi rakam) kişi geziyor ve para basıyor.

Bolivya La-paz’da Büyücüler Pazarı denen bir yer var. Burada kurutulmuş yarasalardan, böcek larvalarına, garip muskalara kadar binlerce çeşit geleneksel büyü malzemeleri satılıyor. Bolivya’da artık büyü ile filan uğraşan kalmamış ama hükümet yahut belediye bu geleneği devam ettirmiş çünkü milyonlarca turist bu çarşıyı görmeye geliyor ve hatıra eşyalara dolar akıtıyor.

Witches-MarketŞili, San Pedro de Atacama’da çölün ortasında, çöl toprağından yapılmış, kuş veya arı yuvalarına benzeyen Tulor Harabeleri de konumuza iyi bir örnek… Neredeyse bin yıllık olan bu küçük ve garip evler restore edilerek turizme açılmış. Böylece çevre, yanındaki tuz gölünün de katkısıyla dikkat çeken bir turizm merkezi haline gelmiş. Bölgenin çölün ortasında bir yer ve en yakın metropol olan Antofagasta kentine 300 km. uzakta olduğunu belirtmekte fayda var.

Daha onlarca örnek mümkün, bunlar benim iyi bildiklerim.

Ve inanın bunların hiç birisi Alanya kadar malzeme ve kaynak barındırmıyor.

Reconstructed House at TulorÜstelik Alanya gibi deniz-kumsal avantajları da yok, buna rağmen turizm gelirleri Alanya’nın onlarca katı…

Çin’in Çin Seddi uzunluk olarak Alanya Kalesi ile kıyaslanmayabilir fakat Alanya Kalesi konum olarak daha görkemli. Ben gördüm biliyorum, görenler bana hak verecektir. Şimdiki gibi derme çatma olmayan muhteşem ışık gösterileriyle, kale içindeki bedesten’de bir yerel çarşı, çarşıya da geleneksel kıyafetlerle hizmet veren esnaf fikri çok mu ütopik?

La-paz’ın, Cusco’nun, Pekin’in pazarları bizim geleneksel el işlerimizle, yöresel kıyafetlerimizle, yiyeceklerimizle boy ölçüşemez bile. Pazar yerinin olduğu yere sabit bir geleneksel pazar, yöresel yiyeceklerin satıldığı ayaküstü atıştırmalık reyonlar, bir köşesinde geleneksel müzik icra eden müzisyenler, folklor gösterisi yapan gruplar… Turistleri bugünün çarşısındaki birbirinin benzeri olan üstelik bütün Türkiye’de sadece turist kazıklamak için üretilmiş kalitesiz-basmakalıp ürünlerden kurtarmak İmkansız mı?

Asla değil.

Peki…

Alanya’da kaç kişi bunun farkında?

Hangi siyasetçi, hangi sivil toplum örgütü kültür-gelenek turizmiyle deniz turizmini birleştirmeyi düşündü yahut hayal etti?

Miami yahut Fransız Rivierası olmaya çabalayan yöneticiler taklit değil özgün olma fikrine neden bir türlü erişemiyor?

Daha çok marka oluruz, bekleyelim bakalım.